Küçük bir yakarış...Belki...


Yorgunum. Çok yorgunum. Kilometrelerce yol yürümedim belki. Yaşamaktan bu yorgunluğum. Bütün kaslarım ağrıyor. Yaşamaya çalışmaktan. Bir enkazın altında kalmış gibiyim. Her yerim çürük. Çürüklerim iyileşecek belki. Belki de iyileşmeyecek çürümeye devam edeceğim, çürüklerim yaralara dönüşecek, yaralardan iltihaplar akacak, o kadar çok çürüyeceğim ki sinekler üşüşecek üstüme. Hepsi benden faydalanmak isteyecekler, hepsi benden beslenmeye çalışacak. Asıl iğrenç olan onlar. Rahat bırakın beni sinekler. Rahat bırakın sessiz sedasız ölmek istiyorum ben. Yaralarımı rahat bırakın. Yaralarım bana ait, dokunmayın yaralarıma. Yara benim, yaralarımla...

Öfke... Evet tek hissettiğim. Yakıcı bir öfke hissediyorum. Bütün damarlarımda dolaşıyor sonra beynimi ele geçiriyor. Beynimi kemiriyor sonra ısıra ısıra yiyor beynimi. Öfkem acıkmış. Yıllar boyu beslememişim öfkemi. Öfkemi beslemeliyim. Hem de öfkemden beslenmeliyim. Kendi kendimi yemeliyim yani. Zaten yaptığım bu. İnsanlar yok mu insanlar işte onlar öfkemi onlar çıkardı ortaya yeniden. Benim öfkem usludur öyle kolay pas vermez kimseye. Ama insanlar yok mu o insanlar işte onlar keşke gerçekten yok olsalar. Ya onlar ya da ben. Birimiz yok olsak. Ben isterim yok olmak. Uçup gitmek isterim dünyadan. Hiçliğe karışmak. Hiçliğe karışmak dediysek hiç olmak demedik. Onu hiç istemem. Zaten insanların varlığında hiçsin gibi. 

Küçücük bir odada yaşıyorum ama oda kalabalık. Bin kişi ya da belki iki bin kişi bir arada yaşıyoruz bu odada. Ben ise on bin kişi hissediyorum. Hepsi aynı odada on bin kişi. Hepsi üst üste yaşıyor ben en dipteyim. Herkesin en altında yaşıyorum. Herkesin yükünü ben taşıyorum. Herkes beni eziyor herkesin ayaklarının altında ben varım. Hepsi tepeliyor. Kaçıp gideceğim bir gün bu odadan. Odanın kapısı var biliyorum ama ulaşması zor. Kapıya giderken senin de başkalarını ezmen gerek. Hepsini ezerim. Hepsi yobaz bunların. Bu odadakilerin hepsi cahil. Kimseye yemek vermiyorlar bu odada herkes de başkasından besleniyor. Hepsi bir ağızdan aynı küfürü ediyor ama. Ben onlar gibi değilim. Onlar gibi olmadığım için çıkmak zorundayım bu odadan. Hepsi leş kokan bu insanlardan. 

Ama bi yandan da benim suçlu. Ümidi kestim kendimden. Umutsuzum. Yarını öngöremiyorum. Yaşamaya hevesim yok. İnsanlara üzülüyorum. Etrafımdaki insanlara. Hele ailem. Ah o babam. Sen ne çok çekiyorsun benim kahrımı. Sensiz ben bi hiçim. Bu hayattaki en büyük dayanağım… Bir gün seni kaybedersem… Düşünemiyorum. İşte o gün ölmüşümdür ben. Babam…Canım babam. Kısacası ben bittim. Yokum artık. Yaşayan bi ölüyüm. Mezarlığa dönüştüm. Ruhum yok. Bedenim hasta. Beynim küflü. Hasarlıyım. Düzelmem zor bu saatten sonra. Beni düzeltecek hiçbir şey yok. Ben kendi yalnızlığının içinde boğulmuş o kızım. Kendine biçtiği suçların lime lime etini kemirdiği, acımasızca saldırıya uğrayan o kızım. Kendi tarafından. Ben ölüyüm. Ben öldüm.

Yorumlar

  1. Acı dolu bir içsel çöküntünün, depresyonun sahici bir yansıması. Ve güzel babalara çok şükür...

    YanıtlaSil
  2. Tüm bu ızdırapların umudun, ümidin, yaşama hevesinin kaybıyla başına geldigini fısıldıyorsun kulağımıza, sen aslında bize çıkışı gösteriyorsun. Aynı buhranları aynı bunalımları soluyoruz. Bizim icin de kalemin daim ellerinde olsun ❤

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARANLIK