Kayıtlar

KARANLIK

Resim
Şu an ne hissediyorum?  Bilmiyorum. İçimdeki karanlığı nasıl tarif edebilirim ki size?  Edemem belki. Kendim bile tam anlayamıyorken nasıl anlatabilirim ki?  Hangi duygu bu içimdeki?  Öfke mi, hüzün mü, hayal kırıklığı mı? Belki hiç biri değildir. Belki de hepsidir. Karmaşık bir duygu kaosu yaratmış olabilir miyim kendime? Emin olduğum bir şey var. Mutluluk, sevinç ve neşe değil bu hissettiğim. Öyle olsa bilirdi insan. Bakın şimdi de başka bir soru belirdi kafamda.  Bu kaosu gerçekten ben mi yarattım? Ya da bununla mı doğdum? Bence hayır. Bence cevap bununla doğmasam da bunun içine doğdum. Başka türlüsü olamaz ki. Çünkü bir insan özgür iradesiyle yapmaz bunu kendine. Kimse bile isteye bu şekilde hissetmek istemez.  E o zaman benim suçum neydi?  İnsan bazı şeyleri seçemiyor hayatta değil mi? E kimse de sormadı bize doğmak istiyor musun diye. Belki sorsalar daha farklı olurdu her şey. Ben mesela istemezdim doğmak. Hayatla imtihan edilmek istemezdim. Çünk...

Küçük bir yakarış...Belki...

Resim
Yorgunum. Çok yorgunum. Kilometrelerce yol yürümedim belki. Yaşamaktan bu yorgunluğum. Bütün kaslarım ağrıyor. Yaşamaya çalışmaktan. Bir enkazın altında kalmış gibiyim. Her yerim çürük. Çürüklerim iyileşecek belki. Belki de iyileşmeyecek çürümeye devam edeceğim, çürüklerim yaralara dönüşecek, yaralardan iltihaplar akacak, o kadar çok çürüyeceğim ki sinekler üşüşecek üstüme. Hepsi benden faydalanmak isteyecekler, hepsi benden beslenmeye çalışacak. Asıl iğrenç olan onlar. Rahat bırakın beni sinekler. Rahat bırakın sessiz sedasız ölmek istiyorum ben. Yaralarımı rahat bırakın. Yaralarım bana ait, dokunmayın yaralarıma. Yara benim, yaralarımla... Öfke... Evet tek hissettiğim. Yakıcı bir öfke hissediyorum. Bütün damarlarımda dolaşıyor sonra beynimi ele geçiriyor. Beynimi kemiriyor sonra ısıra ısıra yiyor beynimi. Öfkem acıkmış. Yıllar boyu beslememişim öfkemi. Öfkemi beslemeliyim. Hem de öfkemden beslenmeliyim. Kendi kendimi yemeliyim yani. Zaten yaptığım bu. İnsanlar yok mu insanlar işte on...
Resim
Albümden çıkan eski bir fotoğraf. Sıradan bir aileye ait sıradan bir doğum günü partisi fotoğrafı. Sizin için sıradan görünüyor evet fakat benim sahip olduğum en değerli fotoğrafa bakıyorsunuz. Şöyle açıklayayım: en sağdaki bıyıklı amca benim babam, bir yandan pastayı kesmeye çalışıp bir yandan da bebeği tutmaya çalışan kadın annem, esmer ve gözü kapalı çıkmış olan çocuk Erhan abim, kameraya bakıp gülen beyaz tenli sevimli çocuk ise Mehmet abim. Farkına varmışsınızdır ki asık yüzlü keltoş bebek de benim. Fotoğraf benim birinci yaş günüme ait. Bu fotoğrafı bu kadar değerli kılansa kocaman mutlu bir ailenin, ailemin, bir arada bulunduğu tek fotoğraf olması. Bu beş kişinin bir arada olduğu bir başka fotoğraf daha yok, çekilmemişiz. Artık çekilmemiz de mümkün değil malesef. Bu fotoğraf bana çok acı veriyor. Her baktığımda kayıplarım için çok fazla üzülmeme sebep oluyor. Bu karenin bir daha çekilemeyecek olması... İşte en çarpıcı nokta bu benim için. Gerçekleri yüzüme vuran, hayatın onlarsı...

Geçmişe Mektup