Albümden çıkan eski bir fotoğraf. Sıradan bir aileye ait sıradan bir doğum günü partisi fotoğrafı. Sizin için sıradan görünüyor evet fakat benim sahip olduğum en değerli fotoğrafa bakıyorsunuz. Şöyle açıklayayım: en sağdaki bıyıklı amca benim babam, bir yandan pastayı kesmeye çalışıp bir yandan da bebeği tutmaya çalışan kadın annem, esmer ve gözü kapalı çıkmış olan çocuk Erhan abim, kameraya bakıp gülen beyaz tenli sevimli çocuk ise Mehmet abim. Farkına varmışsınızdır ki asık yüzlü keltoş bebek de benim. Fotoğraf benim birinci yaş günüme ait. Bu fotoğrafı bu kadar değerli kılansa kocaman mutlu bir ailenin, ailemin, bir arada bulunduğu tek fotoğraf olması. Bu beş kişinin bir arada olduğu bir başka fotoğraf daha yok, çekilmemişiz. Artık çekilmemiz de mümkün değil malesef.
Bu fotoğraf bana çok acı veriyor. Her baktığımda kayıplarım için çok fazla üzülmeme sebep oluyor. Bu karenin bir daha çekilemeyecek olması... İşte en çarpıcı nokta bu benim için. Gerçekleri yüzüme vuran, hayatın onlarsız ama devam etmek zorunda olduğunu bana dikte eden acımasız bir fotoğraf bu. Bazen baktığımda ise içimi sevgiyle dolduran, yüzümde tebessüm oluşturan, yaşanılmış güzel günlerimizi anımsatan özel bir fotoğraf. Öyle zamanlarda mutlu oluyorum. Bu da başka bir kabulleniş şekli benim için. 
Fotoğraftaki kocaman ailemiz şimdi üç kişi kaldı. Yıllar önce trajik bir trafik kazası ile gencecik yaşında kaybettiğimiz Mehmet abim artık aramızda yok. Ve annem... Onu da bizden lösemi aldı. Bir yıl oldu. Bu fotoğrafa her bakışım bu yüzden bu kadar sarsıcı. 
Şimdi şunu sorabilirsiniz: e bize bunları neden anlatıyorsun? Çünkü ilk defa kendimi bunu paylaşmaya hazır hissediyorum. Kayıplarımı hep kendime sakladım ve kendim başa çıkmak için çaba sarf ettim bugüne kadar. İtiraf etmek gerekirse küçük yaşımda kaybettiğim abimin acısını da yirmili yaşlarımda idrak ettim. Bunun için büyümem gerekiyormuş. Ve ben bunu daha kabullenememişken annemin hastalığı, tedavi süreci ise benim için çok kötü günleri beraberinde getirdi. Açıkça söyleyeyim. Düştüm. Uzun süre bu travmayı aşamadım. Sürekli çaba sarf edip aynı noktaya döndüm. Güçlüyüm deyip yıkıldım, yıkıldım ve bu uzun bir süre böyle devam etti. Annemi kaybetmek ise başka bir boyuta soktu durumu. Çünkü annemin vefatıyla yeni bir kimliğe giriş yapmıştım. Kendimi yetişkin hissettiğim ilk andı. Yine düştüm evet. Fakat artık kalkmam gerektiğinin bilincindeydim. O zamandan beri de işleri yoluna koymaya çalışıyorum. Yüksek oranda başarılı oldum diyebilirim. Kişiliğimi sil baştan tamir ettim. Daha çok kendimi buldum. Değiştim. Kendi adıma çok olumlu gelişmeler kaydettim. Şu an olmak istediğim kişi olma yolundayım. Kendimi keşfediyorum. Öğreniyorum. Hala tökezliyorum ama düşmüyorum. Her zaman dışardan bakınca güçlü bir duruşum oldu ama içi çok kırılgan ve hassastı. Temelleri hep çatırdardı. O temelleri tamir ettim. Şimdi ise gerçekten güçlüyüm. En azından ben öyle hissediyorum. Kendimde bir şeyleri bu kadar halletmişken bu yaralarımı da paylaşmak istedim. Çünkü artık özgürleşmek istiyorum. Yaralarımı kabulleniyorum. Beni bugün olduğum Ayşenur haline onlar getirdi. Onlar sayesinde kişiliğim evrildi ve ben kendimce de olsa daha iyi bir insan olabildim. Artık onlarla yaşamayı öğrendim. Onlar benim eksik kalan yanlarım evet ama bir parçam. Büyük bir parçam. Kayıplarımı kabulleniyorum. Ve ben artık ben yeni bir ben olarak hayata devam ediyorum.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARANLIK

Küçük bir yakarış...Belki...